5 free story

Published 2024-07-14
1.hikaye
türkçe
Bir zamanlar, uzak bir krallıkta, adını hiç kimsenin bilmediği bir köy vardı. Bu köy, gökyüzüne doğru uzanan dev bir ağacın etrafına kurulmuştu. Ağacın kökleri köyün her yerine yayılmış, köy halkının tüm ihtiyaçlarını karşılamıştı. Ancak, bu ağaç her gece bir sırra sahipti: Gökyüzünden gelen yıldızlar, ağacın dallarında dans ederdi.

Köy halkı bu fenomeni hep görür ama nedenini bilmezdi. Çocuklar, yıldızların ağacın dallarında parıldadığını ve gece boyunca müzik yaptığını söylerdi. Herkes bu göksel dansı izlemeye bayılırdı ama kimse yıldızların gerçekten bir anlam taşıyıp taşımadığını bilemezdi.

Bir gün, köyün en yaşlı kadını, yaşının verdiği bilgelikle köyün gençlerinden birini, adını bilmedikleri bir yolculuğa göndermeye karar verdi. Görevi, yıldızların neden dans ettiğini ve ağacın sırrını çözmekti. Genç adam, cesaretle yola çıktı ve ağacın zirvesine doğru tırmanmaya başladı.

Geceleri yıldızların parlak ışıkları altında ilerlerken, bir gece yıldızların içinden birisi ona doğru uçtu. Bu, diğerlerinden farklı bir ışıltıya sahipti. Yıldız, genç adama şöyle söyledi: “Gerçek sırrı öğrenmek istiyorsan, kalbini ve cesaretini bu yolculukta kullanmalısın.”

Genç adam, yıldızın tavsiyesine uyarak kalbini dinlemeye başladı. Sonunda, ağacın en yüksek dalında, yıldızların ışığının oluşturduğu bir kapı buldu. Kapıyı açtığında, karşısında bir göksel bahçe buldu. Bahçede parlayan çiçekler ve melodik ağaçlar vardı. Bahçenin ortasında, eski bir kitap vardı. Kitap, yıldızların aslında köyün koruyucuları olduğunu ve onların dansının, köyün refahını sağlamak için yapıldığını anlatıyordu.

Genç adam, kitabı köyüne getirdi ve sırrı tüm köy halkıyla paylaştı. Köy halkı yıldızların dansını daha da sevgiyle izlemeye başladı ve köyleri, yıldızların korumasıyla huzur içinde yaşamaya devam etti. Yıldızlar her gece dans etmeye devam etti ve köyün her bireyi, gökyüzünün bu
büyüleyici sırrını kendi kalplerinde taşıdı.
2. hikaye
Bir gün, büyük bir okyanusun ortasında, sadece birkaç kişinin bildiği bir ada vardı. Ada, birçok gizemli bitki ve garip hayvanlarla doluydu, ancak en dikkat çekeni, her sabah gün doğumuyla birlikte aydınlanan dev bir taş sütunuydu. Bu sütun, gökyüzündeki yıldızların bir araya geldiği nadir bir fenomenin merkeziydi.

Ada halkı, sütunun her sabah altından geçen ışık huzmelerinin, adanın enerji akışını düzenlediğine inanıyordu. Ancak, bir sabah sütunun ışıkları aniden kayboldu. Adanın halkı, eski bir kehaneti hatırladı: “Güneşin ışığını kaybettiği gün, adanın kalbi de kaybolacak.”

Bu durumdan endişelenen ada halkı, çözüm bulmak için yola çıkan bir kahraman seçti. Kahraman, adanın dört bir yanındaki eski haritaları ve efsaneleri inceledi. Haritalardan birinde, sütunun enerjisini geri getirebilecek tek bir nesne olduğu yazılıydı: "Gizemli Kristal."

Kristali bulmak için, kahraman derin ormanları, tehlikeli vadileri ve yüksek dağları geçmek zorundaydı. Yolculuğu sırasında, karşılaştığı her zorlukta eski bir efsane, ona yol göstermekteydi. Nihayetinde, kristali bulduğu dağın zirvesine ulaştığında, kristalin üzerine eski bir yazı yazılmıştı: “Kalbinle bağlantı kur ve enerji yeniden doğsun.”

Kahraman, kristali kalbine dokundurarak, içindeki tüm sevgiyi ve umudu verdi. Birden kristal parlamaya başladı ve ışıkları adanın üzerindeki sütuna geri döndü. Sütun, gün doğumuyla birlikte yeniden ışık saçmaya başladı ve adanın enerjisi geri geldi.

Ada halkı, kahramanın cesareti ve sevgi dolu kalbi sayesinde adalarını kurtardı. Kristalin enerjisi, adanın kalbinin her zaman güçlü kalmasını sağladı. Ve böylece, adanın efsanesi, her zaman bir kahramanın cesareti ve sevgisiyle yaşatıldı.